Yazar
Toplum ve Hekim Yayın Kurulu


Metin / Text
  • Meslek kuruluşları ve Bilim Adamlarının 4. Beş Yıllık Plan'ın Tanıtma ve Görüş alma toplantılarının 18 Eylül Pazartesi öğleden sonraki oturumunda ilk sözü alan Türk Tabipleri Birliği Başkanı Erdal Atabek, «Biz sağlığı yalnız hastalık olmayışı ile tanımlamıyoruz. Sağlık; bedensel, ruhsal ve sosyal iyilik durumudur.» diyerek özetle şu açıklamada bulunmuştur : «Uygulanabilir plan yapmanın en önemli yanı; plan'a katkısı olabilecek ve uygulamada görev alacakların katılmasını sağlamaktı. Bu bakımdan toplantıyı olumlu karşılıyoruz. Bu başlangıcın devamında da yarar görüyoruz. Nüfus artış hızı yüzde 2.52-2.39 arasındadır. Toplam nüfusun yüzde 40.1'i 0-14 yaş gurubundadır. Bebek ölümleri de binde 158'dir, binde 130'a inse de çok yüksektir. Onun için de ana-çocuk sağlığı çok büyük önem taşıyor. Biz sağlığı yalnız, hastalık olmayışı ile tanımlamıyoruz. Sağlık; bedensel, ruhsal ve sosyal iyilik durumudur. Onun için de çocukların beslenmesinden konuta kadar tüm gereksinmeleri, çağdaş sağlık anlayışı içindedir. Çocuklara ücretsiz süt, besin, okul sağlığı hizmetlerinin ulaştırılması, kreşlerin kurulması gerekir. Sosyal güvenlik de insan sağlığının bir parçasıdır. Tüm sigortalıların sayısı 4.4 milyondur. Yatay sosyal güvenliğin gelişmesine öncelik verilmesi gerekir. İYAK ve MEYAK gibi tasarılar ise, dikey sosyal güvenlik tedbirleridir. - Konut politikaları, sosyal güvenlik kuruluşlarınca alt gelir gruplarından başlamak üzere uygulanmalıdır. Sosyal güvenlik fonlarının KİT açıkları için kullanılması uygun değildir. Strateji saptanırken bazı konularda tahlil yanlışlıkları ve eksiklikleri yapılmıştır. Sosyalleştirme, sağlık hizmetlerinin ülkeye en uygun örgütlenme modelidir. Ancak henüz 46 ile yaygınlaşmış olmasının ve işbirliğindeki aksaklıkların nedenleri nelerdir? Sosyalleştirme bir yere ocak yapmak, oraya bir hekim göndermekle bitmez. Eğer halkı iyi besleyemiyorsak, sağlıklı konutlarda oturtamıyorsak sağlık hizmetlerinin sosyalleştirilmesini sağladık diyemeyiz. Finansman yetersizliği de sağlık hizmetlerinin başarısızlığının bir nedenidir. Bütçenin yüzde 2-3 oranında sağlık hizmetine tahsisi yeterli değildir. Yeterli finansmanı sağlamanın kaynağı sağlık sigortaları olabilir denilebilir. Genel sağlık sigortası buna çözüm getiremez. Sağlık sigortası önlemesi ile ikinci bir zorlayıcı ödemeye işçi, esnaf, sanatkara yüklenmiş olmaktadır. Bu ödemelerin genel bütçeden ödenmesi gerekir. Sağlık bütçesi, tüm bütçenin o zaman en az yüzde 15'i olacaktır. SAĞLIK - İNSAN GÜCÜ DEĞERLENDİRMESİ 1983 yılında 35 bin hekim gereksinmesi belirtilmiştir. Oysa, ana hedef olarak bin kişiye bir hekim gereksinmesini kabul edersek (Dünya Sağlık Örgütü'nün bizim düzeyimizdeki ülkeler için normu budur.) 1983 yılında 48 milyon için 48 bin hekim gereklidir. Diş hekimi, hemşire, eczacı sayıları da fonksiyonel analizlere dayanarak saptanmalıdır. Sayısal veriler hizımet modeli için yeterli değildir. Eğer 35 bin hekimin yüzde 75'i uzman ise, bu sayı sağlık hizmetlerini sosyalleştirme projesini uygulamaya olanak vermez. Çünkü bu proje pratisyen hekime dayalı hizmet modelidir. Taslağın, sosyal-fizik hedefleri düşüktür. Sağlık sosyo-ekonomik yapının ürünüdür. Bu yapıyı değiştirecek önlemler alınmalı, uygulanabilir planlar yapılmalıdır. Sağlık hizmetlerinde ayrı kuruluşlardaki uygulamalardan kaçınılmalıdır. Plan'ın uygulanabilir programlar biçiminde açık olması gerekir. Bu konuda belirsizlik vardır. Çevre sağlığı hizmetleri için örgütsel düzenleme önerilmiş.. Sanayii, çevreyi kirletmeyecek teknolojiye yöneltmeden, çevre sağlığını düzenlemek olabilecek mi? Devletin ilaçlar üzerindeki denetimi açık değildir. İlaç gibi kritik konuda devletin üretim ve dağıtıma girmesi gerekir. Tam süre hizmet politikası, yaygın uygulanmalıdır. İşçi sağlığı, okul sağlığı gibi uzmanlık alanları etkin, gerçekçi, hizmeti denetleyici işleve kavuşturulmalıdır. Stratejide bu bulunmamaktadır. Kooperatifleşme yoluyla üretim ve tüketimin halk yararına düzenenmesi gerekir. Sağlık hizmetleri, herkese eşit sunulmalıdır. Ayrıca halk yararına sunulmalıdır. Sağlık hizmetlerinin beden ve ruh sağlığını korumaya yönelik olması gerekir. Hizmet birimlerinin, araştırma, planlama, koordinasyon fonksiyonu sokulmalıdır. Hizmet araştırmaları yapmak gerekir. Bu etkin hizmet verilebilmesi için gereklidir. Hizmet araştırmaları olmadan, maliyet-fayda analizleri yapılmadan yeterli merkezi plan yapmak güçtür. Yönetim, çalışanlar toplu sözleşmeli grev hakkına, sendikalaşmaya kavuşturularak demokratikleştirilmelidir . Hizmet birimleri ile eğitim kurumları arasında sürekli bir diyalog kurulmalıdır. Yeni tıp fakülteleri için bu yöntem uygulanmalıdır. Kurulan tıp fakülteleri işlerliğe kavuşmadan yeni tıp fakülteleri açılmamalıdır. Yasalaşmış tam süre sistemi için siyasal iktidardan bağımsız atama ve yer değiştirmeler sağlanmalıdır. Bunun için de özerk bir kurum kurulmalıdır. Hizmetlerin demokratik yönetimi için Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı, sağlık hizmeti veren bakanlıklar, tıp fakülteleri, Türk Tabipleri Birliği arasında sürekli bir organ kurularak diyalog kurumsallaştırılmalı, gerek prensipler, gerekse uygulamanın denetimi bu ortak organca düzenlenmelidir.» Türkiye Radyo Televizyon Kurumu «Beş Dakika» Yapım-Yönetim Müdürlüğüne; ANKARA 16 Eylül 1978 Cumartesi günü saat 20.00 haberlerinden sonra yayınlanan programınızı dikkatle izledik. Televizyonun en ilgiyle izlenen programının bir tatil günü akşamında «İnsanın Değeri» konulu bu yayınıyla hangi amaca hizmet etmek istediğini anlayamadık. Senaryosu; kamu hizmetinde çalışan bir hekimin, sandalyesinde kıpır kıpır hafif hareketler yapan bir süslü püslü hanıma çay ikram etmek uğruna şiddetli karın ağrısı çeken bir hastayı hademesine kapı dışarı attıracak kadar mesleğine, görevine aykırı hareket edişi üzerine kurulması son derece yanlış, haksız, sorumsuz ve üzücüdür. Senaryonun sonunda eklenti gibi duran görevini bilen hekim imajı ise, adeta yayına gelecek eleştirileri karşılamak için zoraki konulmuş gibiydi. Yayın neden yanlıştır? Poliklinik hizmeti gibi çok yönlü aksamaların olduğu bir hizmet bölümünü yanlış tahlil etmiştir. Hekimler kalabalık polikliniklerde çalışmaktan, hastalar kadar yakınmaktadır ama, bundan «hastalar beklemesini bilmiyor» diye hastaları suçlamazlar, suçlanması gerekenin «sağlığın bozuk düzeni» olduğunu bilirler. Günde en çok 25-30 hasta bilimsel olarak bakılabilecekken 80-100 hastayı, bazen daha çoğunu muayene ve tedavi etmek zorunda kalan hekimlerin karşılaştıkları sorunları vermek, bu sorunları işlerken de objektif olmak gerekmez miydi? Poliklinik hizmetini böyle yanlış verirken, tüm güçlüklerin hekimlerin «zulüm ve gaddarlığından doğduğu biçimindeki yayınınız «kamu hizmeti hekimliği»ni halk gözünde kötülemekten başka hangi amaca ulaşıyor? Yayının yanlışlığı bununla bitmiyor. Geri bıraktırılmış ülkelerde hizmetlerin aksaklıkları, eksiklikleri genelolarak ülkenin sosyo-ekonomik yapısından soyutlanarak bazı kişiler ve görevliler üzerine dikıkat çekilir. Böylece, halkın gerçekte bozuk düzeni görmesi engellenir, bilinçlenmesi önlenir. Örneğin sağıık hizmetinde, temelinden çatısına kadar ülkenin sosyo-ekonomik bozuk yapısının ürünü olan bozukluklar hekime yüklenir, hemşireye yüklenir, hademeye yüklenir. Böylece sağlığın bozuk düzeni gözlerden uzak tutulur, yanlış bilinçlendirme yöntemi uygulanır. Bildiğimiz kadarıyla bu yöntemleri çok iyi bilen siz yapımcılar, böylesi bir yayınla bu yöntem hatasına düşmüyor musunuz? Halkın sağlık hizmetlerindeki çeşitli nedenlere bağlı tepkilerini hekimlere yönelterek hangi sorunda halkı bilinçlendirmiş oluyorsunuz? Yayın neden haksızdır? Yaptığınız yayın, bir hekimin iki ayrı hastaya farklı davranışını çok aşmış, tüm hastanelerde tüm hekimlerin hastalara böyle davrandığı imajını yaratmıştır. Gerçek bu mudur sayın yayıncılar? Kesinlikle hayır. Biz sizden çok daha objektifiz. Her hekimin birbirinden ayrı tutumu da olabilir. İnsan sayısı kadar davranış modeli vardır. Ama bir örnek yaratıp, bunu bir mesleğin tümü için prototip kabul ederek tüm ülkeye yayın yapmak haksızlık olduğu kadar yayın ciddiliğine de aykırıdır. Bu tür yayının bilinen adı, «bir mesleği halkın gözünde küçük düşürmek»tir. Haksız bir yayın yaptınız. Her gün, binlerce kişi gündüz polikliniklerde, gece acil servıslerinde muayene ediliyor; tedevi ediliyor, ameliyat ediliyor. Bu ülkenin insanlarını bu ülkenin hekimlerini iyileştirmek için uğraşıyor. Siz, hastanelere ve hekimlere karşı halkın güvenini sarsıyorsunuz. Peki, hastaların nereye başvurmasını öneriyorsunuz? Yayın neden sorumsuzdur? Biz, halkın sağlığının Devletin güvencesi olduğu, bu nedenle de kamusal sağlık kuruluşlarının çok önemli görevleri olduğu inancındayız. Tüm kamu kuruluşlarının tam-süre sisteminde çalışması gerektiğini savunuyoruz. Siz bu yayınla kamusal sağlık kuruluşlarını, bir hastanedeki film karışıklığını, bir poliklinikte hekimin davranışını kötüleyerek sergiliyorsunuz. Halkın kamu hastanelerine, kamuda çalışan hekimlere inancı sarsılırsa bundan kim zarar görecektir? Kuşkusuz kamu hizmeti, kamusal sağlık hizmeti. Peki bu durumda ne yapalım? Halkı özel hastanelere mi yöneltelim? Bu kadar önemli bir nokta, yapım-yönetimci olarak sizlerin gözünden nasıl kaçtı, anlamak bizim için olanaksız? Yapılan yayın sorumsuzdur. Yayın neden üzücüdür? Biz, yapılan yayından ayrıca üzüldük. Konuya bir «meslek şovenizmi» açısından kesinlikle bakmıyoruz. Hekimlerin ülkenin emekçi katmanları içindeki yeri açısından, halkın içinde bulunduğu sorunlara bakışının bilinçlendirilmesi açısından, hekim-halk ilişkilerinin daha doğru çizgilerde gelişmesi açısından yaptığınız yayına üzüldük. Yapılan yayın tüm bu noktalarda üzücü sonuçlar yaratmıştır. Genel sağlık konusunu ele alan bundan önceki «Beş dakika» programı da, halkın hastanelerde karşılaştığı ücret sorunlarından hekimleri sorumlu tutan bir imaj yaratıyordu. Oysa, orada halkın yazdığı mektuplar daha çok hastanelerin döner sermayesini hedef tutuyordu. Ama, halk hastanelerde karşılaştığı sıkıntıların gerçek nedenini bilemez, bilmek zorunda da değildir. Halk karşılaştığı sıkıntılardan karşılaştığı kişileri sorumlu tutar. Hastanede ise karşılaştığı kişiler hekimler, hemşireler, hademelerdir. Bizlere, sizler, yani bu sorunları incelemek, nedenlerini araştırmak ve çözmek savında olanlara düşen görev, gerçek nedenleri bulmak, duygusal değil bilimsel yöntemlerle doğruları ortaya koymak, halka ve yöneticilere doğru çözüm yollarını önermektir. Size, yeni bir «Beş Dakika» programında ele alımış olduğunuz bu konuları doğru bir içerikle, objektif yöntemlerle işlemenizi öneriyoruz. Sizin de bunu istediğinize inanarak. Saygılarımızı sunarım. Merkez Konseyi Adına Başkan Dr. Erdal ATABEK