Yazar
Eftal AYTEKİN
Diyarbakır Diş Hekimliği Fakültesi, Dr.

Metin / Text
  • Son aylarda en yetkili kişiler tarafından (Türkiye'nin Diş Hekimine ihtiyacı yoktur) şeklinde verilen demeçler üzücü olmakla beraber hizmetin yaygınlaştırılması ilkesine de ters düşmektedir. İnsan sağlığının bir parçası olan ve ülkemizde hiç de yaygınlaşmamış bulunan Diş Hekimliği hizmetleri gün geçtikçe artan bir önemde özelliğini korumaktadır. Gerek hastane gerekse fakülte poliklinikleri diş hastaları ile, dolup taşmaktadır. Bu sayısal çokluk yanında diş çürüğü incidesinin de yüksek olduğu görülmektedir. Hizmetin yaygınlaşmamasından ötürü koruyucu hekimlik gerekleri de yerine getirilememiş, hasta sayıları yükselerek merkezlerde yığılma yaratmıştır. Bu itibarla sorun, eğer koruyucu hekimliğe inanıyorsak diş dispanserleri açarak savaşım verecek kadar büyük boyutlara varmıştır. Gelecek nesillerin temeli olan çocuklarımızın da bu konudaki eğitim ve bakım eksikliği, gözden kaçmayan gerçeklerdendir. Oysa bilindiği üzere ilkokullarda karnelere dahi geçmiş olan ve not verilen diş bakımı ile ilgili bölüm kim tarafından nasıl doldurulacaktır? Uygulama haklı olarak öğretmenlerimiz tarafından bir formaliteyi yerine getirmekten öteye gitmemektedir. Dünya çocuk yılını yaşamamız; içinde bulunduğumuz yıldan itibaren bu konu üzerine de eğilinmesi gerektiğini yetkililere hatırlatmalıdır. Çünkü okullarımızın pek çoğunda diş sağlığı konusunda eğitim ve taramalar yaparak savaşmak gerekmektedir. S.S.Y. Bakanlığının, gerek hastane ve gerekse sağlık merkezi ve ocaklarındaki diş hekimi kadroları sayıca yetersizdir. Sağlık ocaklarına yapılan sınırlı atamalar ise soruna hiçbir çözüm getirmemektedir. Zira birçoğunda hekimin elini kolunu bağlayan donatım eksikliği söz konusudur. Diş Hekimliği genellikle hastaya anında müdahale gerektiren bir tıp dalıdır. Oysa ünit ve Fotöyü bir tarafa bırakalım ocakların, hem de hekim atanmış ocakların bir çoğu bir davye bakımından dahi yoksundur. Unutulmaması gereken gerçeklerden biri de bu konudaki sahte heklmlik sorunudur. Bilindiği üzere ülkenin en ücra köşelerinden (ki bunu sebebi hizmetin yaygınlaşmamış olmasıdır) kentlerimize değin halk arasında kendilerine kalfa denilen kişiler ağız ve diş sağlığı ile haksız ve yersiz olarak halen uğraşmaktalar. Her nekadar yürürlükte olan 1928 model, 1219 sayılı yasa böyle kişiler için birtakım yaptırımlar getirmekte ise de bugünkü koşullar altında bu yasanın yeterli olduğu söylenemez. Açıkça belirtmek gerekirse Diş Hekimi dağılımının sağlıksız ve sayıca yetersiz olduğu ülkemizde yeni fakülteler açarak her biri için, büyük maddi ve manevi çabalar harcanan hekim adaylarını; mezun olduktan sonra kadro yok deyip atama yapmayarak, ataması yapılanları ise araç ve gereçsiz bırakarak diplomalı işsiz ordusuna katmak ve kalfaların bile adeta yasallaşmış bir şekilde çalışabildikleri bir ortamda Türkiye'nin diş hekimine ihtiyacı yoktur demek yanlıştır. Ülkemizin daha pek çok diş hekimine ihtiyacı vardır ve bu konuda çözümlenmesi gereken pek çok sorun vardır. ÇÖZÜM VE ÖNERİLER : 1 - Milli Eğitim Bakanlığı ile işbirliği yaparak okullarda eğitim ve tarama çalışmaları yapmak. 2 - Diş dispanserleri açmak veya mevcut kadroları sağlıklı bir şekilde genişletmek ve donatmak. 3 - Ağız ve diş sağlığı haftaları ilan etmek. 4 - Sahte hekimlikle mücadele etmek (diğer tedbirler yanında 1219 sayılı yasanın günün gereklerine uygun bir şekilde değiştirilmesi.) Tüm bu önerileri gerçekleştirebilecek, hizmeti yayabilecek, donatacak ve denetleyecek olan etkin bir üniteye ihtiyaç vardır. Bu ünite Sağlık Bakanlığı bünyesinde kurulması gereken diş hekimliği Genel Müdürlüğü olacaktır.