Yazar
Ankara Tabip Odası Çeviri Bürosu


Yazar
Dünya Sağlık Örgütü TBC ve Respiratuar Enfeksiyonlar Bölümü


Metin / Text
  • Bugün tüberküloz (Tbc), geri kalmış ülkelerde olduğu kadar, gelişmiş ülkelerde de önemli bir sorundur. Bu nedenle hastalığın dünyadaki dağılımını gözden geçirmek yararlı olacaktır. ENFEKSiON PREVALANS VE İNSİDANSI 1969 -71 verilerine göre enfeksion prevalansının en yüksek olduğu bölgeler sırasıyla Doğu Asya, Afrika'nın kuzey ve doğu kısımları, Orta Amerika ve Güney Amerika'nın batısı ile Doğu Akdeniz ülkeleridir. Özellikle Doğu Asya ülkelerinde (Japonya, Malaysia, Singapur, Viet-Nam, Kore.,) çocukların % 40 -80'i 14 yaşından önce enfekte olmaktadırlar. Avrupa ülkelerinde ise bu sayı % 30'un altındadır. Değişik ülkelerden elde edilen kıyaslanabilir verilere göre, 1969-72 yıllarında, gelişmiş ülkelerde enfeksion insidansı % 0.5'e kadar düşme gösterirken, gelişmekte olan üleklerde bu sayı % 2'yi bulmaktadır. Doğaldır ki prevalansın düşük olduğu ülkelerde insidans her yıl diğer ülkelerdekinden daha hızlı bir düşme göstermektedir. DSÖ'nün 1963-6771 kayıtlarına göre (Tbc) insidansı ancak sayılı ülkelerde «yüzbinde» olarak ifade edilebilemekteydi. (Tbc) savaşının ulusal düzeylerde uzun yıllardan beri sürdürüldüğü ülkelerde insidans hızları 1963 -71 arasında belirgin olarak düşme gösterirken böyle programların yeni yeni uygulanmaya başladığı ülkelerde yeni vaka bulma olanakları arttığı için insidans hızlarında yükselme görülmüştür. 1971 'de en yüksek insidans hızları «binde» 3 -5 ile Asya ve bazı Okyanusya ülkelerinden rapor edilmiştir. Bu dönemde Kanada, Danimarka, Hollanda ve ABD'de insidans'ü hızı «binde» 0.2'nin de altındadır. (15-25 misli fark) Ekstrapolasyonla tüm dünya için hesaplanan insidans hızı «binde» 0.96'dır. (1971 de). Bu, dünyada bir yılda 3.5 milyon insanın enfekte olması demektir. 1969 -72 yıllarında DSÖ'nün altı bölgesinde yapılan araştırmalara göre (Tbc), öncelik verilmesi gereken 21 bulaşacı hastalık içinde, Afrika'da 13., Avrupa'da 7., Amerika'da 6., Güney-Doğu Asya'da 4., Doğ'u Akdeniz'de 3., ve Batı Pasifik bölgesinde 2. sırayı almıştır. (TBC) MORTALiTESI Etkili (Tbc) ilaçları bulunmadan önce de (Tbc) mortalitesinde önemli bir düşüş başlamıştı. Örneğin Avrupada 1900-1950 yılları arasında (Tbc) mortalitesi % 80'den fazla düşmüştü. Fakat, ilk (Tbc) ilaçlarının keşfinin üzerinden 20 yıl geçtiği halde bazı ülkelerde (Tbc) hala önemli ölüm nedenlerindendir. Örneğin Güney-Doğu Asya bölgesinde (Tbc) 4. ölüm nedenidir. Bu önem sırası Doğu Akdeniz bölgesinde 9., Amerika'da 11., Avrupa'da 13'tür. (Tbc)'un ölüm nedeni olarak gerçek önemini vurgulayan bir ölçü de, (Tbc)'dan olan ölümlerin tüm ölümler içindeki oranıdır. 1971de bu oran Doğu Asya ülkelerinde % 3 -10 arasında değişmekteydi. 1971 yılı verilerine göre ekstrapolasyonla dünya için tahmin edilen (Tbc) mortalitesi «yüzbinde» 16'dır. Buna göre 1971 'de dünyada 585 bin bişi (Tbc)'dan ölmüştür. Eskiden sorunun önemini vurgulamak için mortalite hızları kullanılırdl. İnsidans ve prevalansı bulmak için de mortalite hızını kabaca 2 ve 4 ile çarparlardı. Etkin (Tbc) ilaçlarının kullanıldığı ülkelerde bu yol artık hastalığın epidemiolojik durumunu yansıtmaktan uzaktır. En güvenilir tahminlere göre bugün dünyada 7 milyon basil çıkaran vaka vardır ve her yıl buna 3.5 milyon yeni vaka daha eklenmektedir. Yaklaşık yarım milyon insan da bu hastalıktan ölmektedir. Bugün için ülkeleri eldeki verilere göre kıyaslamak biraz zordur, çünkü veriler standart ölçütlere dayanmamakta, çoğu bölgelerde de bakteriolojik dayanaktan yoksun bulunmaktadır. DSÖ, (Tbc) vaka ihbarlarını, bakteriolojik temellere dayanan, basit ve standart bir hale getirmek için çalışmalar yapmaktadır. (TBC) TEDAVİSİ DSÖ-uzmanlar komitesi 1973 yılında hazırladığı bir raporda, tedavinin yataklı kurumlar yerine ambulatuar olarak yapılmasının daha yararlı olacağını, (Tbc) savaşı için ayrılan paraların yeni sanatoryumlar yapmak yerine, ambulatuar tedavinin geliştirilmesinde kullanılması gerektiğini belirtmiştir. 1960 -65 döneminde dünyadaki tüm (Tbc) yataklarının sayısı 870 bin kadardı ve bunun 600 bine yakını Avrupa'da bulunmaktaydı. Bu yatakların tüm yataklara oranı ise %8.4 civarındaydı. Bu sayılar giderek düşmesine rağmen yine de yeni bulunan vaka sayısından fazladır. Hastane tedavisinin amburatuar tedaviye göre çok daha pahalıya malolduğu değişik ülkelerin rakamları ile açık olarak gösterilmiştir. Örneğin ABD'de 1969 yılında, ambulatuar tedavi-tüm aile fertlerine yapılan masraflar da dahil vaka başına günde 11.5 dolara malolurken, hastane tedavisi vaka başına günde 35-40 dolar tutmaktaydı. Böylece bir yılda hastanelere 325 milyon dolar harcanırken, ambulatuar tedavi programları 40 milyon dolar ile yürütülmüştür. Hastane tedavisi ile ayaktan tedavinin etkinlikleri ise Hindistan'da (MADRAS) bir araştırmayla kıyaslanmış, her iki grupta da iyileşme oranları aynı bulunmuştur. Buna benzer bazı klinik çalışmalar SSCB ve Çekoslovakya'da da yapılmış benzer sonuçlar alınmıştır. Sağlık için ayrılan paraların sınırlı olduğu, buna karşın taleplerin durmadan arttığı günümüzde ambulatuar tedaviyi geliştirmek ve yaygınlaştırmak kaçınılmazdır.