Yazar
Nüvit DURAKER
Stj. Dr.

Yazar
Enis BALKAN
Stj. Dr.

Yazar
Feyza ERKAN
Stj. Dr.

Yazar
İrfan GÖKÇAY
Stj. Dr.

Metin / Text
  • 5-7 Aralık 1970'de Bursa'da yapılan ve yalnız bir tanesi dışında tüm Tıp Fakültelerinin ve Dünya Sağlık Örgütü temsilcilerinin katıldığı Tıp Fakülteleri arası Tıp Eğitimi Seminerinde aşağıda yalnız birkaç tanesini sıralayabileceğimiz kararlar alınmıştı: 1 -Tıp Eğitiminin amacı, öğrencileri yalnız hasta tedavisi konusunda eğitmek değildir. Öğrenciler, fakültedeki eğitimleri sırasında sağlığın korunması ve kişilen bedenen, ruhen ve sosyal yöntem tam iyilik halinde olmalarının nasıl sağlanabileceği konularında da eğitilmelidirler. 2 -...Tıp Eğitimi süresince öğrencilere, ülkelerinde iyi bir sağIığ idaresinin bulunmasının gerekli olduğu üzerinde durulmalı ve bunu sağlamanın tıp mesleği mensuplarının görevi olduğu öğretilmelidir. 3 -Hekim olacak öğrenciler mezun olduktan sonra seçecekleri çalışma alanları ne olursa olsun, hepsi geniş kapsamlı tıp uygulamasını yapabilecek bir genel pratisyen için gerekli biIgi, tutum ve becerileri kazanacak şekilde yetiştirilmelidirler... Bursa toplantısından beri geçen 7 yıllık sürede fakültemiz kendi temsilcilerinin de imzaladığı bu kararları hayata geçirmiş midir? Bu soruyu cevaplandırmak için 1976-1977 döneminde fakülteye devam eden tüm öğrencilere bir anket uyguladık. . Anket sonuçlarına göre öğrencilerin % 74'ü ülkemizin hekim modeli olarak Bursa kararlarında 3. maddede belirtilen ilkeleri onaylıyor ve bu hekimi pratisyen olarak tanımlıyordu. Buna bağlı olarak % 80 öğrenci, «Eğitim programımızın ana amacı, pratisyen hekim yetiştirmek olmalıdır.» diyordu. «Sizce fakültemizdeki eğitim bu amacı yerine getirebilir mi?» sorusunda % 77'lik öğrenci çoğunluğu «hayır» cevabını işaretlemişti. Bu konuda sınıflar ilerledikçe ortaya çıkan durum ise belirleyici anlamda önemliydi. 2. sınıfta fakültedeki eğitim sisteminin bu amacı gerçekleştiremeyeceğini söyleyen % 35 lik grup, staj öncesi son aşama olan 4. sınıfta % 61'e çıkmakta, 5. sınıfta % 73'e ve son olarak da % 81'e yükselmekteydi. Öğrencilerin gittikçe kesinleşen bu yargısından daha objektif bir olgu ise, stajyerlerin bilgi ve beceri düzeyini ölçen sorunlarda aldığımız cevap değerleriydi. Bir örnek vermek gerekirse, fakültemizden 1976-77 döneminde hekimlik diplomasını alan stajyerlerin % 83'ü acil bir vakada uygun tedaviyi yapamayacağını belirtiyordu. Bu durumun nedeni olarak, öğrencilerin tembelliğini, derslere ilgisizliğini ileri süren görüşler vardır. Diğer bir yanlış eğilim de, iyi hekim yetiştirilemeyişini dersane/öğrenci sayısı, öğretm üyes/öğrenci sayısı gibi kriterlerin uygun olmayışına bağlamaktır. Bu görüşlerin sözcüleri ne kadar iyi niyetli olurlarsa olsunlar, son tahlilde fakültemizdeki eğitim yapısının gerçek niteliğini gözardı etmeye ve gerçek sorunu gizlemeye hizmet ederler. Oysa bizlere düşen görev, Bursa toplantısından beri geçen 7 yıla ve bunca çabaya rağmen halkımıza yararlı hekimler yetişmemesinin asıl nedenini ortaya çıkarmaktır. Bunun için, fakültemizin yapısını tarihi süreci içinde ve tüm boyutlarıyla incelemek gerekir. Okulumuzun tarihçesinden öğreniyoruz ki, bu yapı ülkemizin diğer üst yapı kurumları içinde söz konusu olduğu gibi 1827'lerde Fransa, 1933'lerde Almanya'nın eğitim örgütlenmesi örnek alınarak kurulmaya çalışılmıştır. Bilimsel üst yapı kurumlarının «çağdaş dünya» daki örgütlenmesini ithal etmesi, beraberinde o ülkedeki bilgiyi de ithal etmesini zorunlu kılar. Çünkü, o ülkeye özgü üretim ilişkilerinden doğan bilginin üretilme ve iletilme tarzı, kendine uygun olan bilimsel üst yapı kurumunun örgütlenmesini yaratmıştır. Bilgi, uygulanması için birçok teknik cihaz ve donanımı, ve tedavi malzemesini (scanning, sintigrafi, pahalı ilaç vb.) gerektirir. Oysa bu bilginin üretildiği koşullar (gelişmiş sanayi toplumları) ile ülkemizin içinde bulunduğu koşullar (ki bunlar ülkemizin ekonomik, sosyal, akademik koşullarıdır.) çelişmektedir. Ve bu çelişki uzlaşmaz niteliktedir. Fakültemizde hasta hizmetinde ve eğitimde görülen tüm aksaklıklarda bu çelişki yansımaktadır. Eğitim kliniklerimizde yatan hastalar, ya uluslararası bir tebliğ konusu olabilecek ilginçlikte vakalar ya da yalnız fakültemizde kullanılan pahalı teşhis ve tedavi yöntemlerini finanse edebilecek güçte olanlardır. Öte yandan öğretim üyelerimizin seçilmesinde en önemli kriter Batı'daki akademik çevrelerde güncel olan konulardaki tezleri ve araştırmalarıdır. Konferans niteliğindeki derslerde ve (aslında farkIı olmayan) pratiklerde, bize klinikten, halkımızın sağlık sorunlarından ve birbirinden kopuk olan soyut bilgiler aktarılır. Her konuda detaya inmek isteyen, temel olanla gereksiz bilgiyi ayırmayan, belirli plandan yoksun bir ders müfredat programıyla 6 yıl harcanmaktadır. Böyle bir tıp eğitimi yapısını, bizim gibi ülkelere empoze etmekte emperyalizmin özellikle iki yönden çıkarı vardır: 1) Tıbbi malzeme, ilaç vb. gibi üretim dallarındaki sömürüyü sağlamak, 2) Metropoller için ucuz hekim işgücü temin etmek. Ama bu eğitim yapısında israr etmekte; WHO'nun sağlık kapasitesi için saptadığı kriterlere göre dünyada en geri sıralarda bulunan ülkemizin hiç bir çıkarı yoktur. Bu yüzden fakültemiz, ülkemizin sağlık ihtiyaçlarını olabildiğince iyi ve en yaygın tarzda çözümleyecek nitelikte ve nicelikteki hekimleri bir an önce yetiştirmelidir. Bize halkımızın sağlık ihtiyaçlarını giderecek olan bilgi öğretilmelidir. Uluslararası niteliğe sahip billmıi asla inkar etmiyoruz. Biz, bilim analiz ve sentezdir derken şunu istiyoruz : Her ülkenin bilim adamı evrensel bilgiyi ele alarak, onu oluşturan temel elemanları net bir biçimde ortaya koymalı, bu evrensel elemanları kendi ülkesinin koşulları ile bütünleştirerek o koşullara uygulamalı, yani sentez etmelidir. Artık o bilgi yeniden üretilmiş bilgidir. Yaratıcıdır, çünkü çevresinin sorunlarına çözüm getirmiştir; bu koşulları toplumun ihtiyaçları doğrultusunda değiştirmiştir. Üretilmiştir, çünkü bu bilgi dünyada daha hiç uygulanmadığı koşullara uygulanmış ve bu koşullar uygulanma sürecinde onu değiştirmiştir, yeniden üretmiştir. Zaten gerçekte üniversitenin ve onun birimi olan fakültenin asıl fonksiyonu bu bilgi üretimidir. Fakültemiz bizi, yalnız ödeme gücü yüksek olan kesimin değil, % 65'i kırsal alanda ve kentlerin de % 60'ını oluşturan gecekondularda yaşayan halkımızın sağlık sorunlarını çözecek tarzda eğitmelidir. Konumuz, halkımızın en sık karşılaştığı hastalıklar olmalıdır. Geri kalmış bir ülkenin hekimi olarak birlikte çalışacağımız sağlık personelini ve halkı eğitebilmeliyiz. Çevremizdeki tüm olanakları seferber edebilecek, her malzemeden yararlanabilecek problem çözme yeteneği kazanmalıyız. Teorik eğitimimiz ve temel tıp bilimleri öğrenimimiz, karşılaştığımız sağlık sorunlarını çözecek tarzda verilmelidir. Çağdaş öğretim tekniklerinden (motivasyon yaratma, audio-visuel yöntem vb.) yararlanılmalı, eğitimimiz fakülte sınırları dışına, uygulama alanına kaydırılmalıdır. Anketi cevaplayan stajyerlerin % 60'ı stajı fakülte sınırları dışındaki bir hastahanede ve sağlık ocaklarında yapmak talebinde bulunmuşlardır. Bu talep haklıdır. Çünkü hastayı, onu saran tüm ilişkileri içinde görmeyi ancak böyle öğrenebiliriz. Bu yetenekleri kazanmak için ilerde içinde çalışacak pratik alanlarda görevlendirilmeliyiz. Alanda, polikliniklerde, kliniklerde, hasta evlerinde, deprem, sel gibi afetlerde, araştırma çalışmalarında sorumluluklarımızın ve yetkilerimizin net ve kesin belirlendiği bir görevlendirilmeden yanayız. En azından hastane hizmetlerine kademeli olarak katılmak istiyoruz. Üretime bu anlamda katılınca, yönetime katılma hakkımız da kendiliğinden doğacaktır. Demokratik Üniversite mücadelemizde Tıp Fakülteli öğrenciler olarak daha ileriye gitmek ancak böyle mümkündür. 1970 Bursa Tıp Eğitimi Seminerinde belirtildiği gibi, halkımızın sağlık sorunlarını çözecek nitelikte hekimlerin yetişmesi ve ülkemizde iyi bir sağlık idaresinin kurulması için çalışmak her Tıp mensubunun görevidir. Ülkesine ve halkına onur borcudur.

Tablo Başlıkları / Table Heads

  • TABLO 1 TABLO 2 TABLO 3 TABLO 4 TABLO 5 TABLO 6 TABLO 7 TABLO 8 TABLO 9 TABLO 10 TABLO 11 TABLO 12 TABLO 13 TABLO 14 TABLO 15 TABLO 16 TABLO 17 TABLO 18 TABLO 19 TABLO 20 TABLO 21 TABLO 22 TABLO 23 TABLO 24 TABLO 25