Yazar
Nejat AKAR
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Kliniği Asistanı, Dr.

Metin / Text
  • Televizyon, evimizdeki yeri ile olsun, çağımızda ki yeri ile olsun hepimiz için vazgeçilmez bir aygıttır. Televizyonun kitle iletişimi ve eğitimindeki yeri tartışma götürmez bir biçimde karşımıza çıkmaktadır. Televizyonun, çocuklar üzerine olan yavaş kavrama, agressivlik, ve tüketicilikle sonuçlanan etkileri araştırılagelmiştir. (1 ,2). Bazı toplumlarda ekonominin işleyimi tüketime bağlanmıştır. Öylesine bir tüketim ki, insan sağlığına yararlı ya da zararlı olmasına bakılmaksızın yapılan bir tüketim. Toplumda, eğer, gerçek bir eleştirme yetkisi olmayan, yanlış ile doğruyu ayrımlayamayan bireyler varsa; böylesi bireyler, kendilerine sunulan malı tüketmeden önce malın yararlılığı veya zararlılığı tartışmasına girmeyeceklerdir. Böylece, malın, gerçek yararlılık ve kullanım alanları yitip yerini bilmeden tüketmeye bırakacaktır. Bu noktada, malın tüketiciye duyurulması demek olan reklam, bu bilmeden tüketme koşullanmasının oluşması için bireyleri biçimleyecektir. Reklam, kitle iletişim araçları ile malı tüketiciye duyurur. TV reklamlarının ve reklamların özelde ve genelde bazı özellikleri bulunmaktadır: a) TV reklamları hem göze, hem de kulağa seslenmektedirler. b) TV reklamları en kısa süre içinde, belleklerde kolaylıkla kalacak olan (slogan da diyebiliriz) en etkin mesajı verir. c) Tüm reklamlarda reklam filmlerindeki bireylerle özdeşleşim sağlanmak istenir. d) Öğrenme alanı çok geniş olan çocuklar, TV reklamlarının etkinliği için çok iyi birer hedeftirler. e) Reklamlar sürekli olarak «en iyi» en kaliteli ve 'en erişilmez' malı tüketiciye duyururlar. Tüm mallar ayını cins için benzer niteliklere sahip olsalar bile, reklamı yapılan mallardan daha iyisi, daha kalitelisi yoktur. Bu noktada yaşanmış bir olaydan söz etmekte yarar vardır. «Malnütrisyon tanısı alan bebeğini hastaneye yatıran ana ile doktor arasında şöylesine bir konuşma geçmektedir: Ana : Doktor bey, bebeğimin nesi var. Doktor : Hanım, sen bu çocuğu besleyememişsin. Ana : Nasıl olur doktor bey. Ben çocuğumu nasıl besleyememiş olurum. Ben, onu, besleyebilmek için CHOCELLA bile verdim.» Gerçekte, bu yanıt korkunçtu, çarpıcıydı, ilginçti. Yanıtın niteliği ne olursa olsun, anne haklıydı. Bebek beslenmesi eğitimi almamış, ama en değerli varlığı olan bebeğini «En İyi» şekilde besleme kaygusunda olan anne, reklamlardan etkilenmişti. Böylesi bir durumda, yanıtlanması gereken soru şöyle olmalıydı. «Bu anne bir prototip miydi? ya da bu davranış biçimini toplumdaki tüm anneler için düşünebilir miydik - genelleyebilir miydik. Bu soruların bir ölçüde yanıtlanabilmesi için Ankara Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Kliniğinde bir anket araştırma yapıldı (3). Kliniğin, sağlıklı bebek kontrollarına gelen, sürekli olarak bir çocuk sağlığı ekibi tarafından (öğretim üyesi, doktor, dietisyen) eğitilen anneler çalışma kapsamına alındılar. Annelerin her biri, özellikle, bebek beslenmesi konusunda eğitilirken, besin reklamları olan ticari ürünlerin bebeğe verilmemesi de öğütlenmektedir. Çalışma kapsamına alınan anneler, b i r d o k t o r tarafından, açık uçlu sorgulama yöntemi ile araştırılmışlardır. Öğrenim düzeyleri çok farklılık gösteren annelerin içinde okur yazar olmayandan fakülte mezunu olana değin geniş bir yelpaze biçimi dağılış söz konusuydu. Sosyo-ekonomik düzeyleri oturdukları ev tipine göre tanımIanmaya çalışılan bu anneler içinde gecekonduda kirada oturan olduğu gibi, viIIada oturanda bulunmaktaydı. Anneler, televizyonda gösterilen besin reklamlarından hangi ürünü bebeğine verdiği biçiminde soruşturulmuşlardır. Bir veya daha fazIa ticari besin maddesini bebeğine veren anneler «TV'de gösterilen reklamlardan etkilenen anneler» grubuna alınmıştır. 82 anneden 53 tanesi yani % 65'i bu grup kapsamına girmiştir ki sonuç açısından anlamlıdır. TV'den etkilenen annelerin eğitim ve sosyo-ekonomik düzeyleri ile TV'den etkilenmeleri arasında istatistik açıdan bir anlamlılık saptanamamıştır. Annelerin bebeklerine verdikleri ürünler tablo 1'de görülmektedir. Bu maddelerin 1978 yılı içinde yaptıkları reklam harcamaları ise tablo 2'de görülmektedir. Reklamlar bu denli etkin ise (ki etkindir çünkü örneğin geleneksel kahvaltının yerine mısır-süt-şeker karışımı bir besin halka zorla empoze edilmeye çalışılmaktadır.) Televizyondaki beslenme izlenceleri ne ölçüdedir. Yılda yaklaşık 2000 saatlik bir yayın düzeni olan televizyon, tüm sağlık izlencelerine yaklaşık 12 saatlik bir süre ayırırken, bunun da ancak 110 dakikasını beslenme izlencelerine ayırmıştır. (4). (Tablo. 3). Ve eğer zaten program periodik değilse etkinliği azalmaktadır. Neredeyse periodik hale gelen besin reklamlarına, karşı tek bir beslenme izlencesinin periodik olmaması, ve hele de içerik yanlışlarının bulunması tartışmanın gerekliliğini vurgulamaktadır. TRT'nin bir denetleme tüzüğü bulunmaktadır. Ancak bu tüzük maddelerine ne ölçüde uyulduğunu Tablo 4. okunurken saptamak olasıdır. Tüm bunların ötesinde, televizyonda reklamı olan ve bebek beslenmesini etkilediği saptanan ticari ürünlerin nitelikleri Tablo 5'de verilmektedir. Bu nitelikler o ticari ürünün ambalajından alınmıştır. Bu tip ürünler, özellikle ticari mamalar bebek için gereksiz bir karbonhidrat yükü ile beraber gereksiz ve fazla kaloriyi getirmektedir. Bunun yanı sıra, ticari mamaların pahalılığı aile bütçesine belirgin bir yük getirecektir. Örneğin bir kilo portakalın fiatı 25-30 TL iken ve bir kiloda 6-7 portakal geldiğine göre, 43 TL. fiatlı bir şişe oraletin kapsamındaki sitrik asit, sodyum bikarbonat, ionat, sunset yellew, tartrazin gibi yapay, kimyasal maddelerin bebek beslenmesinde yeri olmadığı da göz önüne alınırsa, aradaki ayrıcalık, tartışma götürmez biçimde karşımızdadır. Kaldı ki, bir çok annenin, kullandığı «Çapamarka Pirinç Unu mamanın üzerinde yer alan 'Süt çocuklarına 6 haftadan-12 haftaya kadar suda pişirilecektir' ibaresi yeterli, sağlıklı düzenli beslenme açısından büyük sorunlar doğuracak niteliktedir. Çözüm ya da Son Söz Reklamların, televizyonda tümüyle kaldırılması, ekonomisi karma ekonomi ile yönlendirilen Türkiye'de önerilemez. Ancak bazı düzenlemelerin getirilebileceği üzerinde durulabilir. Bu düzenlemelerin yapılabilmesi için en başta gelen öneriler, televizyonda yayınlanacak besin reklamlarının beslenme uzmanlarınca denetlenmesi ile televizyon eğitim kuşaklarında bebek sağlığı ve besIenmesi ile ilgili programların süreç ve sayısal açıdan yeterli hale getirilmesi gelmektedir.

Tablo Başlıkları / Table Heads

  • TABLO 1: TV Reklamlarından Etkilenip Bebeklerine Böylesi Ürünleri Verenler TABLO 2: 1978 Yılında Besin Sektöründe En Fazla Reklam Harcaması Yapan Kuruluşlar TABLO 3: Televizyonda Beslenme Programları TABLO 4: TRT Reklam Denetleme Tüzüğünden Örnek Maddeler TABLO 5: Ticari Besin Maddelerinin Nitelikleri - Fiatları

Kaynaklar / References

  • 1. Friedrich. K. L.. Stein. A. : Prosocial Television and Young Children: The effects of verbal Labelling and role playing on learning and behavior. Child Development. 1975. 46, 27-38 2. Drabman. R. S., Thomas. M. H. : Does Watching Violence on Television Cause Apathy? Pediatrics. 1976. 57, 329-332. 3. Akar. N., Abal. G. : Televizyon Reklamlarının Bebek Beslenmesine Etkisi. Yayınlanmamış araştırma. 1980. 4. Sevil H. S. : Televizyonda Sağlık Programları. Toplum ve Hekim. 1979, 19-31.