Yazar
Ömer KUTLU
Dr.
Metin / Text
-
Bugün bin vatandaşımız içinden dokuz yüz doksan altısının uykusunu kaçıran iki müzmin illetimiz var. 1) İşsizlik korkusu, 2) Pahalılık kabusu. İşsizlik tüm kötülüklerin ANASIDIR. Bugün tahsil hayatımızda verim giderek düşerken, yüzbinlerce lise mezunu gencimiz boşta, aylak geziyor. Tütün ve alkol üretimi korkunç artıyor. Hapishaneler can derdine düşmüş insanlarımızla dolup taşmakta. Neden; korkunç işsizlik belasından. Bütün bu haller, işsizliğin millete dayattığı TAKSİTLİ İHTİHARDIR. Hapishaneye çaresizlikten 'CENNET' sayan işsizler ülkesindeyiz. İşte ülkemizin 1976 yılındaki acı gerçekliği. Tarımda her bir traktör 15 köylümüzü işsiz bırakıp gurbete yollarken. Şehirlerde 15-65 yaş grubunun hızla öremekte. Ve hepsinden önemlisi; KÖTÜ (cılız-ambalaj sanayii niteliğinde) sanayileşmemiz, işsizliğin kökenini oluşturuyor. Böylece her yıl iş arayan 650 -700 bin kişi artarken. 300 bin kişi iş bulamıyor, işsizler ordusuna katılıyor. İşsizlerimizin çoğunluğu da devlet kapısında, hizmetler sektöründe iş bulmaktadır. Devlet kapısında bir yumurtayı on kişinin taşıdığı hatırlanırsa, hizmet sektöründeki dört milyonu da genel işsizler ordusuna katabiliriz. Türkiyemizde bugün 2,4 milyon açık (kesin) işsiz, milyonlarca da (köyde-kentte) gizli işsiz var. Ve giderekte çığ gibi büyüyor. İşte olanlara delil birkaç istatistik: 1) ANKA yıllık ekonomik rapor. Geçen yıldan %4 artışla 1976 : 16,4 milyon kişi --- işgücü arzı 14,0 milyon kişi --- işgücü talebi 2) TÜSİAD'ın teşvikler konusunda yaptığı çalışmadan: 1968-1975 döneminde, devletten teşvik görmüş toplam sanayi projelerinin iş kapasitesi: 44.000 KİŞİ 3) ANKA yıllık ekonomik rapor. İş kapasitesinin gelişmesi artış -azalış 1973 1976 TARIM 8.760.000 8.700.000 eksi 60.000 SANAYİ 1.615.000 1.844.000 artı 229.000 HİZMETLER 3.305.000 4.056.000 artı 751.000 Hayatın pahalanması, fiat rakkamının şu veya bu olması değildir. Vatandaş geliri ile alım kabiliyetinin ALÇAK olması, kiralar ile devlet masraflarının YÜKSEK olmasıdır. 1976 bu anlamda tam bir kabus yılı oldu. Halkımız her 4,5 günde bir ZAM vurgunu yedi. Resmi fiatlar işlerliğini tümden yitirdi. Örneğin bir torba çimento yapılan zamla 26 TL. çıkarıldı. Piyasada inşaat mevsimi 40 TL. altında bulunamaz oldu. Emisyon (para basma kurumu) karşılıksızca tüm yıl çalıştı, bu yolla fiatlar daha da körüklendi. Yine, 1976 yılında toptan eşya fiatları kasım sonuna kadar %22 artış gösterdi (geçen yıl %8 idi). 1976'da Ticaret Bakanlığınca tesbit edilen toptan eşya fiatları indeksinde ev kiraları sabit gösteriliyordu. Ama gerçekte kiralar geçtiğimiz yıl %200 arttı. Geçtiğimiz yıl tam 79 maddeye zam yapıldı; otomobil, et, süt, yoğurt, lastik, Sümerbank mamulleri, çay, çimento, kahve, ekmek, radyatör, akü, ilaç, iplikten demire kadar 79 maddeye ... Devlet İstatistik Enstitüsünün kullandığı 1938 den kalma anketler ve binbir itinaya rağmen, indeksler fiat artışlarını gizleyemedi, korkunçluğunu törpüleyemedi ... 1976 yılında MC'nin en büyük iddiası; hiç bir yeni vergi salmadık, yalanı idi. Ama sessiz sedasız, her 4,5 günde bir tam 79 kez ENFLASYON VERGİSİ (PAHALILIK CANAVARI) salındı halkımızın üzerine. 1976 yılında vergi iadesi uygulaması 2 milyar TL. sını aşıyor. Aynı yıl (vergi iadesi alınarak) ihraç edilmiş mal ve ürünlerin değeri ise 9 milyar 285 miL. TL. kadar. Teşvik tedbiri, vergi iadesi ve binbir dolapla, şirketlerin ödediği kurumlar vergisi nisbi azalma gösterirken, 1976 da toplam gelir vergisinin çoğunluğunu MAAŞ VE ÜCRETLİLER (dar gelirliler) ödediler. 1976 da hükümet asgari ücretleri yeniden tesbit etti. Buna göre asgari ücretler 1200 TL. dan 1800 TL’sına çıkartıldı. Bu amaçla vergi iadesi olarak verilenin ancak yarısı kadar 1.300 milyon TL. fark ödendi. Yani geçtiğimiz yıl her ihracatçıya 500.000 TL. sı, her işçiye 600 TL. sı para reva görüldü. DPT'nin 5 yılda bir yayınladığı ve 1973 tarihli gelir dağılımı araştırma sonuçları şöyle: Toplam hanelerin % 72'si toplam gelirin %34' ünü, %28 i toplam gelirin % 66'sını almakta. 1963 de en düşük gelirli %20 hane toplam gelirin % 4,5'unu alırken, 1968 de bu oran % 3'e düştü. Yani milli gelir arttıkça, gelir dağılımı daha adaletsiz, haksız oluyor. Peki ama denecek herşeye rağmen pahalılık; burjuva iktisatçılarının dediği gibi kalkınmanın simgesi midir?.. İşte çeşitli ülkelerde 1963 de % 100 kabul edilen tüketim maddeleri fiatlarının 1971 yılındaki indeksi: A.B.D. : % 132, Bulgaristan: % 103, Batı Almanya % 127, Doğu Almanya: %99, İtalya: % 134, Türkiye: % 185, Sovyetler B. : %98, İngiltere: %148, Fransa: %138, Çekoslovakya: %101 ...