Yazar
Ankara Tabip Odası Eğitim ve Araştırma Bürosu


Metin / Text
  • GİRİŞ Konumuz tıp eğitimi değil de, fırıncıların eğitimi olsaydı, işimiz çok daha kolay olacaktı. Çünkü fırıncıların eğitiminin amacı çok açık ve nettir: iyi kalitede ekmek yapmak. Bu yüzyıllardır değişmemiş ve de değişmeyecek bir amaçtır. Oysa tıp eğitiminin ne için yapıldığı konusunda iki yüzyıldır bir evrim yaşanmaktadır. Aslına bakarsanız tıp eğitiminin amacı, fırıncıların eğitiminin amacı kadar berraktır ama, her ne hikmetse algılanması için uzunca bir sürenin geçmesi gerekmiştir. Nedir bu evrim? 19. Yüzyılın başında Avrupa üniversitelerinde W. Von Humbolt'un yaptığı reformlar, yaklaşık yüz yıl sonra kuzey Amerika'da A. Flexner tarafından tıp eğitimine uygulanıyordu. Burada asıl konu şuydu: Kim öğretecek? Ne kadar öğretilecek? Uygulamada da, eğitimci tüm bilgisini olduğu gibi öğrenciye aktarmaya çalışmaktaydı. İkinci Dünya Savaşından sonra B. F. Skinner şu soruyu ortaya attı: Kim eğitilmeli? Nasıl eğitilmeli? Böylece eğitimin yöntemleri üzerinde kafa yorulmaya başlandı. Ve dikkat edilirse, eğitimin odak noktası eğitimciden, öğrenciye kaymış oldu. 1960'larda ise, sağlık sorunları üzerinde araştırma yapanlar şu soruyu sormaya başladılar : Evet eğitim ama, kim için, ne için? Artık odak ne eğitimciydi ne de öğrenci. Odak, toplumun sağlık sorunları oluyordu. EVRİM KLİNİKTE EĞİTİMDE Hastalık nedir? Eğitici neyi, ne kadar öğretecek? Hekimin görevleri nedir? Öğrenci hangi yöntemlerle en iyi öğrenir? Toplumun sağlık sorunlara ne durumdadır? Böylece tıp eğitiminin amacı, yavaş yavaş ufukta belirmeye başladı: Topluma en iyi sağlık hizmetini götürecek hekimler yetiştirmek. Doğaldır ki, bu amaca erişebilmek için de, tıp eğitimini, sağlık hizmetini sunanlarla, eğitimi verenlerin ortaklaşa hazırlaması gerekir. Oysa bilebildiğimiz kadarıyla, Türkiye'de böylesi bir ortak çalışma söz konusu değildir. Diğer bir deyişle, Türkiye'de tıp fakültelerinin önceden saptanmış ortak bir amacı yoktur, çünkü Türkiye'de sağlık ve tıp eğitimi konularıyla ilgilenenlerin hepsi yukarıda anlattığımız evrimin üçüncü basamağına henüz ulaşmış değillerdir. Hala büyük bir kısmı birinci ve ikinci basamaklarda dolaşmaktadır. İşte bu nedenlerle, ülkemizdeki tıp eğitiminin veriminin araştırılması olası değildir. Oysa hangi konuda olursa olsun, yapılan bir işin veriminin düzenli aralıklarla denetlenmesi, gözden geçirilmesi şarttır. Aksi takdirde zaman ve emek israfı tehlikesi başgösterir. Bu durumda yapılabilecek işlerden biri, tıp fakültelerini teker teker ele alarak - eğer varsa - amaçları doğrultusunda ne kadar verimli, tutarlı olduklarını araştırmaktır. Hacettepe Tıp Fakültesi 1960'larda kurulduğu için, eğitimini, evrimin üçüncü basamağını gözönünde tutarak hazırlamış ve ülkemizin sağlık sorunlarını iyi bilen hekimler yetiştirmeyi amaçlamıştır. Kuruluşunun üzerinden yaklaşık onbeş yıl geçtikten sonra, bu amacın ne oranda gerçekleştiği araştırmaya değer bir konu olsa gerektir. Böyle bir araştırma, ileriye veya geriye dönük olmak üzere iki şekilde yapılabilir. Geriye dönük olarak, mezunların şu anda nerede ve nasıl çalıştıkları araştırılabilir. İleriye dönük olarak da, yedi yıllık eğitimle, öğrencilerin görüş, düşünüş ve eylemlerinde ne gibi değişikliklerin olduğu araştırılabilir. AMAÇ: Bu araştırma ile; 1. Bir anket düzenleyerek, ileriye dönük bir çalışmanın birinci basamağı sayılabilecek verileri derleme 2. Fakültemizdeki tıp eğitimi sorunlarını saptayabilmek ve bunların eğitimciler ve öğrenciler tarafından tartışılmasına olanak sağlayabilmek, 3. Öğrencinin, eğitim sorunlarının çözümüne etkin katkısı olabileceği inancımızı vurgulamak amaçlarını güttük. ARAÇLAR VE YÖNTEM Araştırmamızda evreni Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencileri oluşturmaktaydı. Evrenin özelliklerini tanımak ve veri toplamak amacıyla bir anket hazırladık. Anketi tüm Hacettepe öğrencilerine tam sayım yöntemiyle uyguladık. Toplam öğrenci sayısı 2.046 idi. Biz 513 öğrenciye anketi uygulayabildik. Bunların sınıflara göre dağılımı şöyle idi : Öğrenci Sayısı Ankete Katılan % Dönem I 566 184 32,5 Dönem II 407 - - Dönem III 354 122 34.4 Dönem IV 275 94 34.2 Dönem V 254 113 44.4 Dönem VI 190 - - Anketin uygulanmasında karşılaşılan güçlükler: 1. Evrenimizde anketin örnekleme yöntemiyle uygulanmasındaki güçlük nedeniyle tam sayım yöntemini seçmiştik. Bunda da, öğrencilerin dağıtılan anket formlarını geri vermemeleri, 2. Klinik sınıflardaki öğrencilerin belirli yerlerde bulunmamaları nedeniyle, anketin dağıtım ve toplanmasındaki aksaklıklar, 3. Anketin uygulanması sırasında devamsız öğrencilerin bulunması, 4. Dönem II öğrencilerinin, anket uygulama süresi içinde sınavları nedeniyle derslerine ara verilmiş olması ve ankete katılamamaları gibi güçlüklerle karşılaşılmıştır. Bulguların değerlendirilmesinde bu noktaların da gözönünde bulundurulması gerektiği kanısındayız. BULGULAR VE TARTIŞMA Anket sonuçlarını değerlendirdiğimizde elde ettiğimiz sonuçlar şöyle idi: Tabloda dikkatimizi çeken nokta, tıp fakültesine niçin girdiniz sorusuna konusunu ve uğraşısını sevdiğim için diyenlerin % 43.4 olmasıdır. Bu durumda öğrencilerin % 57'sinin sosyal ve ekonomik gerekçelerle tıp fakültelerine girmiş oldukları görülmektedir. Biz araştırmamızda tıp fakültelerine giren öğrencilerin hangi sosyo-ekonomik yapıdan geldiklerini araştırma olanağı bulamadık. Ancak yapılan bir araştırmaya göre tüm gelir gruplarından gelen öğrencilerin öncelikle sağlık bilimlerini tercih ettikleri sonucuna varılmıştır. Yine aynı araştırmaya göre gelir düzeyi yüksek gurupların sağlık bilimlerine girme olasılıkları artmaktadır. (2) Tabloda çarpıcı olan pratisyen kalma yüzdesinin düşük olması, buna karşılık uzman olma arzusunun 4 yıllık eğitim sonunda % 80'in üzerinde bir artış göstererek % 34.5 olmasıdır. Bunun nedenlerini başlıca üç başlık altında toplayabiliriz : 1. Daha önce sözü edilen araştırmada belirtildiği gibi, tıp fakültesine girenlerin büyük kısmı gelir düzeyi yüksek kesimden gelmektedir. Bunların da büyük bir bölümü, daha tıp fakültesine girişte, ileride uzman olma arzusu taşımaktadır. 2. Tıp fakültemizde verilen eğitim de, uzman olmaya özendirici niteliktedir. 3. Toplumun sosyo-ekonomik koşulları da pratisyenliğe özendirici nitelikte değildir. Tabloda 'Diğerleri' yanıtını verenlerin % 94.6'sı Türkiye'nin sağlık sorunlarının çözümüne pratisyen kalarak daha fazla katkıda bulunabileceklerini belirtmişlerdir. Dikkat edilirse Dönem I'de uzman olmayı arzulayanların % 27'si pratisyen olarak bilgi düzeylerinin yeterli olacağına inanmamaktadırlar. Daha hiç eğitim almadan, bu yargıda olmaları ilginçtir. Ancak, Dönem V'te bu oranın artıyor olması ise, onların kaygılarını kanıtlar niteliktedir. Bu sorunun doğru yanıtı «Fakülte öğretim üyeleri kurulu» şeklindedir. Öğrencilerin yüzde 47.1'i fakültemizde eğitimi kimlerin düzenlediğini bilmemektedir. Yabancı kaynaklardan yararlandığını söyleyen öğrencilerin % 57.9'u haftada ortalama 2 saatten az, % 33.7'si 3-8 saat ve sadece % 8.7'si 8 saatten fazla, tıp eğitiminde, yabancı dilde okuduklarını belirtmişlerdir. Bu duruma göre, yabancı dilden yararlandığını söyleyen öğrencilerin da % 57.9'unun, pratikte bundan yararlanmadığını söyleyebiliriz. Bugün için tıp eğitiminde yabancı dil bilgisi gereklidir. Ancak bir yıllık hazırlık sınıfı şeklinde sınırlandırılan yabancı dil eğitimi, ileriki yıllarda sürdürülmemektedir. Kazanılan bilginin unutulmaması ve geliştirilmesi için bu eğitimin, öğrencilik yılları boyunca devam etmesi sağlanmalıdır. Ayrıca yabancı dil eğitimini zorunluluktan kurtarıp, isteyene olanak sağlamak biçimine dönüştürülmelidir. Fakültemizde temel tıbbın öğretildiği Dönem I, II ve III adı verilen sınıflar birkaç hafta süren ders komitelerinden oluşur. Bu komitelerden her biri, insan vücudundaki sistemlerden birisini her yönüyle öğretmek amacındadır. Dönem lI'de temel tıp bölümleri, Dönem III'te klinik bölümler bu görevi yüklenirler. Yani bu üç sınıf, tıp öğrencilerinin hastalarla karşılaşmadan önce bilinmesi gerekli olan kuramsal bilgileri edinmelerinden sorumludur. Özellikle Dönem II ve III'ün bir başka niteliği de, günde sekiz saat değişik uzmanlık dallarının üstüste kendi konularını anlatmaları olmaktadır. Her uzmanlık dalı, kendi anlatacaklarını ders komitesinin bütünlüğü içinde düşünmemekte, kendi konusunda giderek artan bütün bilgileri aktarmak istemektedir. Sonuçta, sınavlarda öğrencilerin sorumlu oldukları bilgi yığını kolayca kabarmaktadır. Üniversite eğitiminin ayırıcı özelliği sayılabilecek olan, dış kaynaklardan araştırma yapmak olanakları gittikçe azalmaktadır. Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi 14 yıldır öğrenci alan bir fakültedir. Ancak, bugüne dek temel tıp kitaplarının yazılması ve yayınlanması çok sınırlı bir düzeyde kalmıştır. Öteki tıp fakültelerinden ayrı bir eğitim sistemiyle, integre sistemle, eğitim yaptığına göre, kendi sistemine uygun temel ders kitaplarının yazılması başka fakültelerinkinden daha büyük bir gereksinme idi. Oysa, Hacettepe yayınlarını incelediğimizde, bu gereksinmenin ne ölçüde karşılandığını görüyoruz. 1968'den 1976'ya kadar basılmış yayınlar toplam 12339 sayfa tutmaktadır. Bunların ancak 2826 sayfası (% 22.9) klinik ve temel tıp bilimlerine, 1846 sayfası (% 14.96) öteki sağlık bilimlerine ayrılmıştır. Tıp bilimleri konusundaki 12 yayından ancak altısı öğrencilere yararlı olabilecek niteliktedir. Bunların toplam sayfa sayısı 1625'tir. Bu rakam tıp kitaplarının % 57.5'i, toplam yayınların % 13.1'idir. Öğrencilere kaynak olabilecek kitaplar büyük ölçüde henüz yazılmamışken, basılmış birkaç tıp kitabının adını vermek, öğrenci eğitimine ne kadar eğilinildiğini bir ölçüde gösterebilir: «Klinisyenlere Dermatoglifik Bilgiler», «Ekstrakorporeal Dolaşım ve Hipotermi», «İnfertilite» gibi. Bu örnekler, öğretim üyelerinin öğrenci eğitimine değil, akademik tartışmalara asıl ağırlığı verdiklerini ortaya koymaktadır. Burada yapılabilecek bir itirazı hemen belirtmek gerek. Çoğu kez yapıldığı gibi, kitap eksikliği, üniversite öğrencisinin araştırmalar yapması, değişik kaynaklardan çalışması gereği belirtilerek, haklı gösterilmek istenebilir. Oysa, böyle bir araştırıcı eğitim için, temel ders ve klinik kitaplarının olmaması değil, varolması gerektir. Öğrencilerin elinde öğrenmeleri gereken bilgileri kapsayan bir kaynak olursa, dış kaynaklardan çalışmaya zamanları kalabilir. Bugünkü uygulamada neyi, nereden, ne kadar öğrenmeleri gerektiğini bilmeyen öğrenciler, ders notları ve teksirler içinde boğulmakta, yabancı kaynaklardan çalışan öğrenciler ise temel bilgileri edinecek zaman bulamadıklarından, sınavlarda başarısız olmaktadırlar. Tabloyu incelediğimizde, bilmediğim birşeyi ilk önce öğretim üyesine sorarım, diyen öğrencilerin yüzdelerinin çok düşük olduğunu görürüz. Eğitici-öğrenci ilişkilerinin istenen düzeye varması için, üniversitemizin kuruluşunda varolan, ancak sonradan terkedilen tam-gün (full-time) uygulamasına geri dönülmesi ve öğrenci eğitiminde görev alan kişilerin eğitici niteliklerini geliştirici çalışmalar yapılması gerektir. SONUÇ VE ÖNERİLER Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğrencilerinin Eğitim sorunları, Türkiye'nin sağılık sorunlarından, üniversite sorunlarından, eğitim sorunlarından ayrı düşünülemez. Bu nedenle yukarıda saptamaya ve tartışmaya çalıştığımız eğitim sorunlarımıza ülke koşullarından soyut çözümler getirme olanağı yoktur. Bu açıdan temel bir dizi çözümler önermek gerekmektedir. Halka sağlık hizmeti sunulması ve tıp eğitiminin düzenlenmesi biribiriyle içiçe kavramlardır. Bu bakımdan her ikisiyle ilgili planlamanın tek elde yapılmasında yarar vardır ki, bu da ancak devlet tarafından başarılabilir. Sağlık hizmetlerinin devletleştirilmesi, yurt düzeyinde dengeli bir hekim dağılımını ve örgütlü bir hizmet sunulmasını sağlaması açısından, en etkin yoldur. Ancak bu şekilde devlet herkese eşit sağlık hizmeti götürmüş olur. Bu atılımla birlikte, tıp eğitiminde ülke çapında ortak ilkelerin saptanması yoluna gidilmeli, diğer bir deyişle, tıp eğitiminde standardizasyon sağlanmalıdır. Böylelikle, biribirinden kopuk üniversitelerin ayrı ayrı amaçlarda ve bilgi düzeyinde hekimler yetiştirmesi de önlenmiş olur. Ayrıca, gelişim ivmesi her geçen gün artan tıp bilgisinin edinilmesini, kazanılmış bilginin unutulmamasını ve karşılaşılan sorunlara etkin çözümlerin getirilmesini sağlamak amacı ile, tıp eğitiminde sürekli eğitim ilkesi benimsenmelidir. Bu ilkenin uygulaması ancak devletçe benimsendiği takdirde başarılabilir.

Dipnot / Footnote

  • (*) Araştırmayı yapanlar: Caner Fidaner, Tamer Seçkin, M. Fevzi Özkaynak, M. Naci Edalı, M. Derya Erçal, Cüneyt Üneri, Yalçın Evliyaoğlu, Orhon Ergin.

Tablo Başlıkları / Table Heads

  • TABLO I: Tıp fakültesine niçin girdiniz, sorusuna verilen yanıtlar: (A.K.: Ankete katılan) Not : Yüzde hesaplamalar yaklaşık olarak bulunmuştur. TABLO II: Öğrencilerin Hacettepe’yi Seçme Nedenleri. TABLO III: Öğrencilerin mezun olduktan sonra ne yapmak istedikleri. TABLO IV : Pratisyen kalmak isteyen öğrencilerin pratisyen kalma gerekçeleri. TABLO V: Öğrencilerin niçin pratisyen kalmak istemedikleri sorulduğunda pratisyen kalmama gerekçeleri. TABLO VI : Üniversitemizde tıp eğitimini kimlerin düzenlediği sorusuna verilen yanıtlar. TABLO VIII: Sizce tıp eğitimini kim veya kimler düzenlemelidir? TABLO IX : Birinci yılınızda İngilizce öğrenimi gördünüz mü? TABLO X : Hazırlık sınıfında öğrendiğiniz veya muaf olarak bildiğiniz İngilizce (veya diğer bir yabancı dil) bilgisinden, tıp eğitiminizde yararlanıyor musunuz? TABLO XI : Öğrencilerin tıp eğitiminde yabancı dilden yararlanamama gerekçeleri. TABLO XII: Öğrencilerin bir konuyu öğrenirken en çok yararlandıkları kaynaklar. TABLO XIII : Bir konuyu öğrenirken, değişik kaynaklardan yararlanmanızı engelleyen en önemli neden nedir? TABLO XIV: Tıp eğitiminizde, aşağıdaki sorunlardan (eğer varsa) en önemlisi hangisidir? TABLO XV: Genellikle bilmediğiniz birşeyi ilk önce kime sorarsınız? TABLO XVI: Sizce, Türkiye’deki sağlık hizmetlerini daha iyiye götürmek için, aşağıdakilerden hangisi doğrudur?

Kaynaklar / References

  • 1. Pauli, H.G.; The Status of Health and Health Care as a Basis for Planning Medical Education. İstanbul Tıp Kurultayı, Konferans, Eylül 1977. 2. Devlet Planlama Teşkilatı,Yüksek Öğrenimde Sosyo-Ekonomik Çözümleme, 1974-1975, Ankara. 3. Hacettepe Üniversitesi Yayınları, Teksir, Ankara. 4. Arat, Özen; Sürekli Eğitim, Teksir, 1976, Ankara. 5. Continuing Medical Education for Physicians, WHO Tech. Rep. Ser., No: 534, 1973.