Yazar
İzmir Tabip Odası Özlük İşleri Bürosu


Metin / Text
  • Tüm kapitalist toplumlarda olduğu gibi Türkiye'de de bilimsel teknolojik devrimin etkileri, kapitalizmin gelişmesi sonucunda aydınların ücretli işçi durumuna gelmeleri; sayılarında artma olgusunu ortaya çıkarmıştır. Aydınlar içindeki serbest meslek sahipleri yüzdesi giderek düşmektedir. Bu durum, mühendis, ekonomist, teknik elemanlarda belirgin şekilde gözlenmektedir. Hekimler kesiminde bu durum son birkaç yıl içinde belirgin bir hız kazanmıştır. Aydınların tüm kapitalist toplumlarda olduğu gibi ücretIiler durumuna gelmesi, sayısal artışı işveren durumunda hekimler, serbest meslek sahibi hekimler ve bürokrat hekimler olgusuna engel olamamaktadır. Bu durum tüm aydın kesimleri için geçerlidir. Hiç bir meslek grubunun yapısı belli bir homojenite gösterememektedir, fakat bu olgu aydınların büyük çoğunlukla proleterleşmesi ve bu doğrultudan kaynaklanan savaşım verilmesine engel olamamaktadır, olmamalıdır. Türkiye'de kapitalizmin gelişmesi (bilimsel-teknolojik devrimin etkileriyle birlikte) modern cihazlardan kısmen yararlanan özel hastahanelere sahip burjuva hekimleri ortaya çıkmıştır. Bu hekimler yanlarında çalıştırdıkları sağlık personeli yanında, ücretli olarak çalıştırdıkiarı hekim emeğini satın almakta ve sömürmektedirler. Burjuva hekim durumunda olanlar, hekimlerin çok küçük bir bölümünü oluşturmaktadır. Türkiye'de hekimlerin büyük çoğunluğu muayenehane hekimi durumundadır. Sağlık piyasasında, arz-talep yasalarına göre hizmet sunmaktadırlar. Sundukları emek karşılığını arz-talep yasaları belirlemektedir. Bu kesimde sunduğu emeğin tam karşılığını alamayanlar yanında, emeğin çok üstünde para kazanan, çeşitli avantajlı (öğretim üyesi olma, branşında sayısal azlık gibi) durumundan yararlanarak sağlık üzerinden sömürücü durumuna gelenler de vardır. Hizmetlerini sağlık piyasasına sürenlerin sömürme veya sömürülme durumlarını kesin yüzdelerle saptamak mümkündür. Bunda en büyük etken sağlık hizmetinin dolaylı üretken niteliğidir. Daha açık bir deyimle değerin yaratılmasındaki dolaylı etkisidir. (işçinin üreticiliğini sağlık düzeyini yükselterek artırması gibi). Muayenehane hekimlerinin bir bölümü emeğin bir bölümünü kamu kuruluşlarında ücret karşılığı vermektedir. Bunlar hem serbest meslek sahibi hem de ücretli durumunda olmaktadırlar. Yarım gün ücretli olarak çalışanların büyük bir bölümü emeklerinin tam karşılığını alamadıkları için muayenehane açmak durumunda kalmışlardır, bir bölümü sağlık piyasasının gereği olarak ve daha çok kazanabilmek için bir kamu hastahanesinde yatağının bulunması dayatmasıdır. Bilimsel-teknolojik devrimin ülkemizde etkileri sonucu sağlık hizmetinin muayenehaneler çerçevesinde sunulması zorlaşmaktadır, sağlık piyasasında hizmet isteminde bulunanların bilimsel teknolojik olanaklardan yararlanmak istemesi artık hizmetin ancak hastahanelerde sunulmasını giderek getirmektedir. Sonuçta muayenehane hekimliği nüfusun sayısal artışına oranla donmakta, hizmetini kamu kuruluşlarında ve kısmen özel kuruluşlarda tam-gün ücretli verenler oranı artmakta, sayısı az olmakla birlikte sermayesi artan burjuva hekiımler olgusu doğmaktadır. Emeğini sağlık piyasasına yukarıda sayılan nedenlerle çıkaramayan, tam gün hizmetini kamu kuruluşuna verme sonucunda eline geçecek ücreti yetersiz bulan hekimler, ücretli çalışmak üzere yurt dışına gitmektedir. Beyin göçünün hekim yönüyle nedenlerinden birisi de budur. Son yıllarda yurt dışına giden hekim sayısı bu nedenle çok artmıştır. Emeğinin karşılığını tam olarak alma durumuna gelemediği sürece de artacaktır. Hekimlerin hizmetlerini kamu kuruluşunda ücretliler olarak verme olgusuna gidişi, bilimsel-teknolojik devrimin Türkiye'deki etkileri yanında, işçi sınıfı ve diğer emekçi tabakaların yükselen savaşımından etkilenmektedir. Kitleler diğer kapitalist ülkelerde olduğu gib ücretsiz, bilimsel ve teknolojik gelişmelerden yaraırlanan, sosyal tıp ilkelerinin geçerli olduğu sağlık hizmeti isteminde bulunmakta, bu yönde savaşım vermektedirler. Tüm bu nedenler egemen güçlerin hiç de istemediği, yapmak zorunda kalacağı sağlık hizmetlerinde sosyalleştirmeyi getirecektir. Sosyalleştirme ise ücretli hekimlerin oranını daha da büyük bir hızla arttıracaktır. Tıp fakültelerinin, öğrencilerin dolayısıyla hekim sayısının artımı da hekimlerin ücretli durumuna gelmelerinin nedenlerinden birisidir. Arz-talep yasası ile çalışan sağlık piyasasında hekimlerin sayısal artımı giderek hekimlerin bir bölümünün piyasadan yeterince tatmin olamamasını, hizmetini bir kamu kuruluşuna verme istemini getirmektedir. Sıralanan, daha da sıralanabilecek nedenlerden dolayı hekimlerin büyük bir bölümünün yakın gelecekte ücretliler durumuna gelmesi kaçınılmazdır. Kaçınılmazlığın şimdiden tüm hekimlerimize gerekçeleriyle birlikte aktarılması, savaşımın niteliğinin yakın ve ileri dönemler için saptanması gerekmektedir. Hekimler aydınların bir bölümü olduğu için Türkiye'de aydınlar ve genel olarak ücretlilerin durumunu, tarihsel gelişimi ile birlikte incelemek doğru savaşımın saptanmasını getirecektir. Kapitalizmin gelişimi ile birlikte Türkiye'de ücretlilerin (işçi ve memurların) tüm çalışanların içinde yüzdesi giderek artmaktadır. Tüm Tüm Memur Memurların Çalışabilir Çalışabilir ücretliler sayısı ücretlilere nüfusta nüfus sayısı yüzdesi ücretli oranı 1963 12.714.000 2.745.000 489.000 % 17 % 21,6 1967 13.268.000 3.310.000 594.000 % 18 % 24,9 1969 13.537.000 3.665.000 709.000 % 19 % 27,0 1971 13.875.000 4.055.000 800.000 % 20 % 29,2 Ücretliler içinde de memur yüzdesi her geçen gün artmaktadır. Ayrıca aydınların bir bölümü de sigortalı olduğundan işçi kapsamında görünmektedir. Bu nedenle aydınların yüzdesi görünenden çok daha fazladır. Kapitalizmin gelişimi, işçi sınıfının bilimsel teknolojik devrimin etkileri, aydınların sayısal artırımını ve bunların toplam yüzdeleri de, tüm çalışanlara oranlandığında artmaktadır. Bu artımın daha da hızlanması doğaldır. Sağlık alanındaki insan gücü de giderek artmaktadır. Bu artım 10 yılda % 100'ü geçebilecek bir düzeye ulaşmıştır. (Bin kişi) 1962 1967 1971 1973 1975 Hekimler 9 11.9 15,8 18,5 21.700 Diş Hekimi 1,6 2,2 3,2 4,3 5.046 Eczacı 1,5 2,2 3,0 4,8 7.002 Hemşire+ Hem. Yar. 1,6 6,2 8,0 13,4 14.806 Sağlık Memuru (1969) 9,4 10,2 11,0 11.021 Ebe (1969) 10,2 12,1 13,5 12.975 Sağlık alanındaki hızlı artışın yardımcı hizmetlerde çalışanlar hesaba katılmadığında bile 1975'de 75 bin'lik bir potansiyele erişebildiğini göstermektedir. Türkiye için şu an 200 bine yaklaşan sağlık kesiminde çalışanlar olgusunun var olduğunu söyleyebiliriz. Bu gerçek hekim, hemşire, ebe, sağılık personeli, hastabakıcı ve diğer sağlık emekçilerinin içinde bulundukları sağlık işkolunun hem sayısal, hem de nitel önemini ortaya çıkarmaktadır. Türkiye'de aydınların ve onun bir bölümü olan sağlık personeli ve hekimlerin durumu verildikten sonra, verilmesi gereken savaşım ve örgütlenmenin nasıl olması gerektiğinin incelenmesinde büyük yarar bulunmaktadır. Osmanlılarda ilk mesleki örgütlenme biçimleri loncalardır. Lonca adı, İtalyan ticaret merkezleri, ile ilişkilerin kurulması üzerine ortaya çıktı. Önceleri hammaddenin ihtiyaç sahiplerine verildiği yer lonca adı ile anılıyordu. Daha sonra esnaf kuruluşlarına bağlı bulunanların özel toplantılarını yaptıkları yerlere, sonra da bu kuruluşların kendilerine lonca adı verildi. Esnaf loncaları ile ilgili en eski kaynaklar 15. yüzyıl'a aittir. 15. yüzyıldaki loncaların ekonomik yönünden daha çok, oluşan birlik, birliğin temelleri, gelenekleri ile ilgili bilgiler buıunmaktadır. 17. yüzyılda ordu, hükümet ve saray mensupları dışındaki çalışan erkek nüfusun tümü loncalarda yer almaktaydı. 1109 lonca örgütü bulunduğu belirtilmektedir. Loncalar kapitalizmle birlikte işlerini yitirdi. 1913'te bu olgu hemen hemen sona ermişti. Cumhuriyet'den sonra loncaların yerine Esnaf Odaları örgütü oluşturuldu. Osmanlı İmparatorluğunun ekonomik düzeni nedeniyle 2 çeşit esnaf örgütü doğmuştur. Özel girişime dayanan serbest halk kuruluşları esnaf loncalarına bağlı idiler, bunlar dolaylı devlet kontrolundaydılar. Devlet işletmeciliği ilkesine göre dirlik ve ulufeye bağlı, yani maaşli esnaf örgütüydü, bunlarda devlet kontrolu dolaysızdı. TABİB ODALARI Yasal olarak zorunlu üyeliği getiren, lonca tipi çıkar birliği ilkesinin ve minerarşinin amaçlandığı meslek kuruluşudur. Loncalarda oldugu gibi bu durum yasalarla belirlenmiştir. 6023 sayılı yasanın 7. maddesi ile zorunlu üyelik, 21. maddesi ile yönetim kuruluna seçilebilmek için 5 yıl çalışma koşulu, 28. madde ile muayenehane hekimliğinin doğal olarak tabii olduğu rekabetin yönetim kurulunca giderilmesine çalışılması, asgari ücretlerin saptanması, üyeler arasındaki sorunların uzlaşma yoluyla giderilmesi, üyeler ile hastalar arasındaki sorun ve uzlaşmazlıkların giderilmesi, meslek onurunun ve meslekdaşların hukuk ve çıkarlarının dığer makamlarca savunulması, 32. madde ile onur kuruluna seçilebilmek için 10 yıl çalışmak koşulu, 39. madde ile meslek uygulamasının standardizasyonu getirilmektedir. Tüm bu yasal maddeler tabip odalarının serbest (sağlık) piyasası koşullarına göre düzenlendiğini vurgulamaktadır. Sonuç olarak tabip odaları lonca tipi bir örgütlenme ilkesi ışığında kurulmuştur. Sendika görevini görmesi söz konusu değildir. KAMU PERSONELİ SENDİKALARI 17 Haziran 1965'de yürürlüğe giren 624 sayılı devlet personeli sendikaları yasası uyarınca kurulmuşlardır. 1968'de kurulan sendika sayısı 453'tür. Bu sendikaların % 46'sı merkezi yönetim, 27'si iktisadi kamu kuruluşlarıyla, % 16'sı yerel yönetimler, % 11'i ise diğer kamu kuruluşları ile ilgili bulunmaktaydı. Devlet personeli sendikalarının % 51'i Ankara, İstanbul, İzmir'de bulunmaktaydı. Devlet personel sendikaları ekonomik ve toplumsal bakımdan daha gelişmiş, memurların sayısal bakımdan fazla bulunduğu illerde ve bölgelerde daha iyi örgütlenmişlerdi. Devlet personeli sendikalarında 34 çeşit sendika saptanması memur durumunda çalışanları parçalama isteminin en belirgin göstergesidir. Bu arada en güçlü memur sendikası olan TÖS'ün 1969'da 3 günlük bir boykotu olmuştur. Bu arada Sağlık Personeli Sendikası bu şartlarda kurulmuştur. NE YAPILMALI? Türkiye'de genel olarak aydınların, özel olarak da hekiımlerin ücretliler durumuna gelmeğe başladığını gözlemlemiştik. Ücretliler, kapitalist bir toplumda ancak örgütlü olduklarında durumlarını bir ölçüde iyileştirebilirler. Türkiye'de işçi sınıfının sendikal savaşımı bu konuda ço kiyi bir örnek olmuştur. Özellikle Demokratik sınıf ve kitle sendikacılığı ilkeleri ışığında savaşım vermeğe çalışan DİSK, diğer tüm çalışanlara da örnek olmuştur. Demokratik sınıf ve kitle sendikalarında birleşen işçilerin sosyal ve ekonomik kazanımları, egemen güçleri, özellikle işbirlikçi tekelci sermayeyi güç durumda bırakmıştır. «Kar, daha çok kar» ilkesiyle çalışan ve sermaye birikimini amaçlayan tekelci kapitalizm, bunu sağlayabilmek için örgütsüz memurların gelir ve ücret düzeylerini nisbi olarak düşürmeyi amaçlamıştır. Şimdiye değin aydınların örgütlü olamamaları nedeniyle bunda büyük ölçüde başarılı olmuştur. Sonuçta işçilerin gelir düzeyi çoğu kuruluşta memur ücretlerini geride bırakmıştır. Memurların büyük kesimi Ekonomik güçlük içine girmiştir. Türkiye işçi sınıfının savaşımının ekonomik planda vardığı noktayı ve kazanımlarını gösteren en son örnek saptanan asgari ücretIerin 11. dereceye kadar olan memurları etkilemesidir. Memurların büyük bir kesimi örgütsüzlük nedeni ile durumlarının daha da kötüleşmemesi için asgari ücretlerin saptanmasını bekler duruma gelmişlerdir. Dünyada ILO (Dünya Çalışma Teşkilatı) ya bağlı ülkeler arasında, tüm çalışanlara sendika hakkının bulunmadığı 8 ülkeden birisi de Türkiye'dir. Tüm çalışanların sendikal haklarının alınabilmesi için, ilgili kitlenin, yani memurların örgütle savaşım vermeleri gerekmektedir. Günümüzde sendikal haklarının alınabilmesi için savaşım verilmesi gereken örgütlerde 16 işkolu esasına göre düzenlenecek dernekler olmalıdır. Son yıllarda memur derneklerinin ve bunlarda örgütlenen memurların sayısı büyük bir hızla artmıştır. Ayrıca uğrunda savaşılan istemler ve savaşım düzeyi sürekli gelişmektedir. 16 İşkolu esasına göre, sağlık kesiminde çalışan hekim, hemşire, laborant, sağıık memuru, ebe, hastabakıcı ve diğer sağlık emekçilerinin birlikte örgütlenmesi amacıyla kurulmuş TÜS-DER bulunmaktadır. Grevli ve toplu sözleşmeli sendika hakkının alınması doğrultusunda savaşım veren bu örgütün güçlendirilmesi tüm sağlık emekçilerine olduğu gibi hekimlere de düşmektedir. Sağlık personeli içinde bölünmelere neden olmayacak, bugünden yarına tüm sağlık emeçilerinin tek bir sınıf ve kitle sendikasında toplanmasını amaçlamak gerekmektedir. Bu amacın gerçekleşmesi için tabiplerin odalarında, hemşirelerin derneklerinde somut durumları değerlendiren, yönlendiren bir çalışmanın içine girmeleri söz konusudur. Kapitalist toplumun getirdiği itibar (saygınlık), bunu yaratan nedenlerin hızla değişmesi nedeniyle hekimler ve diğer aydınlar için giderek değişmektedir. Sayılarının artımı ve ücretliler durumuna getirilmeleri bunda büyük etken olmaktadır. Şimdiye değin diğer sağlık emekçileri ile birlikte örgütlenmesi, birlikte savaşım vermesi, işçi sınıfının öncülüğünü kabullenmesini engelleyen bu olgu artık önemini yitirmeğe başlamıştır. Bu durum özel olarak sağlık emekçilerinin, genel olarak tüm çalışanların birliğini, beraberliğini savunan ilericilere büyük kolaylıklar sağlayacaktır. Tüm bunlardan sonra tabip odaları mesleki sorunların giderilmesi ve tüm çalışanlarla birlikte sendikalaşma hakkının alınması doğrultusunda savaşım verilmesi gereken bir örgüttür. Bu örgütteki savaşımımız diğer sağlık personeli ile birlikte sendikalaşma savaşımına ters düşmemeli ona bağımlı ve yardımcı olmalıdır.